oftalmoloji sayfasına geri dönGözlerin sinsi düşmanı “glokom”
Glokoma bağlı görme azlığı pek çok göz hastalığının aksine tam olarak tedavi edilemez. Örneğin katarakttaki gibi ameliyatla düzelmez. Önlenebilir bir göz hastalığı olan glokom tanısının henüz görme kaybı gelişmeden konulması gereklidir. Önlenebilir bir göz hastalığı olan glokomun tanısının henüz görme kaybı gelişmeden konulması gerekiyor. Bunun için de genç yaşlardan itibaren göz tansiyonun ölçtürülmesi önem taşıyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nuray Akyol, görme sinirinin göz içinde kalan bölümünün ilerleyici hasarıyla oluşan bir hastalık olan glokoma karşı dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Glokom, göz içi basıncının yüksek seyretmesi ve göz sinirlerinin zayıflaması sonucu, tedavi edilmezse görme kaybına neden olabilen yaygın bir göz hastalığı. Glokom, bu hastalığa yakalanan insanların yaklaşık %10’unda bilateral körlüğe neden olan, önde gelen kalıcı körlük nedeni olarak biliniyor. Uzmanlar tarafından, görülme sıklığı son 15 yılda belirgin oranda artış gösteren bu hastalık konusunda, dünya nüfusunun yaşlanması ile artışın devam edeceğini öngörülüyor. Glokom hastalığında semptomatik görme kaybı, patolojik olarak nispeten ilerlemiş bir duruma gelene kadar ortaya çıkmıyor. Bu sessiz başlangıç dönemi de hastalığı, pusuya yatmış bir epidemi potansiyeli haline getiriyor. Glokom 35’den sonra tehdit ediyor
Yavaş ilerliyor
Glokom gibi hastalıkların çoğunun belirgin bir şikayet oluşturmadan yavaş yavaş ilerlediğini ve tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilecek görme azlığına neden olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Nuray Akyol sözlerini şöyle sürdürdü: "Gözü bir futbol topu gibi düşünecek olursak, göz içi basıncı, topu şişkin tutan basınç gibidir. Gözün normal şeklini ve fonksiyonlarını sürdürebilmesi için bu basınç gereklidir. Göz içi basıncını oluşturan, kapalı bir kutu olan göze giren ve çıkan sıvılar arasındaki dengedir. Göz içi basıncı yüksekliği glokom için bir risk faktörüdür. Ama her yüksek basınçlı hasta glokom değildir. Göz içi basıncının yüksek olmasıyla beraber, yıllar içinde bu basıncın artması veya gün içinde büyük değişiklikler göstermesi glokom lehine değerlendirilir. Glokoma bağlı görme azlığı pek çok göz hastalığının aksine tam olarak tedavi edilemez. Örneğin katarakttaki gibi ameliyatla düzelmez. Önlenebilir bir göz hastalığı olan glokom tanısının henüz görme kaybı gelişmeden konulması gereklidir." Glokom tipleri Akyol, glokomun birçok tipi bulunduğunu ve sanıldığı gibi yalnızca bir yaşlılık hastalığı olmadığını vurgulayarak; "konjenital glokom" gruplarının doğuşta veya hayatın ilk yıllarında; "jüvenil glokom"un geç çocukluk ve gençlik yıllarında, başka bir göz hastalığına bağlı ikincil olarak gelişen glokomların ise her yaşta görülebildiğini söyledi. Glokomların büyük bölümünün erişkin hastalığı olduğunu, 40 yaş üstünde görüldüğünü ve yaş ilerledikçe sıklığının arttığını belirten Akyol, bu grubun "Birincil glokomlar" olarak adlandırıldığını belirtti. Akyol, bu hastaların yüzde 90'dan fazlasında görülen ve "Primer açık açılı glokom" olarak adlandırılan göz rahatsızlığında, yavaş ve sinsi seyreden bir görme siniri harabiyeti sonrası hastaya ani gibi gelen bir görme azlığı geliştiğini anlattı. Akyol, "Bu, aslında görmenin azaldığı glokomun son dönemidir ve görme siniri liflerinin 4'te 3'ünün harabiyetinden sonra görülür. Yani hasta görmesinde değişiklik fark ettiğinde, hastalık başlangıç ve orta seviyedeki dönemlerini geçirmiş, son dönemine girmiştir" dedi. Bu gruptaki hastaların 3 veya 4'te birinde göz içi basıncının normal sınırlarda olduğunu belirten Akyol, "Primer dar açılı glokomlar ise yüksek göz içi basınçları yüzünden genellikle hastada göz ve baş ağrıları oluşturur. Dolasıyla da daha erken tanı konulabilir" diye konuştu. Risk faktörleri Akyol, primer açık açılı glokom için en önemli risk faktörlerinin yaş, yüksek göz içi basıncı ve genetik yatkınlık olduğunu, bunların dışında ırk, myopi varlığı ve migren gibi risk faktörleri de bulunduğunu bildirdi. Yaygın inanışın tersine, glokom tanısının yalnızca göz içi basıncının ölçülmesiyle konmadığını kaydeden Akyol, "Hatta göz içi basıncı ölçümü tanı araçlarından biri de değildir. Glokom tanısı görme sinirinin yapısal ve fonksiyonel değerlendirmesiyle konur" dedi. Yapısal değerlendirmenin retina tomografisi ve optik sinir başı topografisiyle yapıldığını anlatan Akyol, görme alanı muayenesiyle de değerlendirmeye ihtiyaç bulunduğunu anlattı. Glokomun tedavi edilebilir bir hastalık olmadığının altını çizen Akyol, "Glokom tedavisi, yüksek göz içi basıncının tedavi edilmesidir. Böylece hasar yavaşlatılmış veya durdurulmuş olur. Ama hasarın telafisi mümkün değildir" diye konuştu. Akyol, hastalığın başlıca tedavi yöntemlerinin ilaç kullanımı, lazer uygulamaları ve cerrahi müdahale olduğunu belirterek, "Geç kalmamak için genç yaşlardan itibaren göz tansiyonu ölçtürülmelidir" uyarısında bulundu. "Normal" ya da "düşük" sözcüğüyle yetinilmemesi gereğini vurgulayan Akyol, 40 yaş üstünde ve ailede glokomlu biri varsa bunun daha da önemli olduğunu belirtti. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nuray Akyol , "Göz içi basıncı, risk oluşturacak düzeydeyse veya klinik olarak glokom lehine bulgular saptandıysa, doktor hastayı uyaracak ve görme siniri ile ilgili bazı testler yaparak gerekli önerilerde bulunacaktır" diye konuştu. Glokom riskini artıran faktörler: • Ailede glokom öyküsü • İlerleyen yaş • Sigara • Miyopi • Göz yaralanmaları • Migren • Uzun süreli kortizon kullanımı • Yüksek veya düşük kan basıncı • Diyabet hastalığı |